İçeriğe geç
Şubat 8, 2009 / hakansezer

Bir Cumartesi günü… Muhteşem iki sanatçı…

nihat_odabasi

Günler öncesinden kendimi hazırlamıştım. Her ikisi de kendi alanlarında usta olan fotoğrafçılarla Cumartesi günü görüşecektim. Önce Mağara’ya gelecek olan Nihat Odabaşı söyleşisine katılacak ardından da Özer Kanburoğlu’nun Öyküler isimli fotoğraf sergisine zıplayacaktım. Yani bir taşla iki kuş vuracaktım. Ama koştura koştura değil… Çünkü Mağara’daki Nihat Odabaşı söyleşisi 15:00-17:00 arasında sürecekti tahminime göre. Kanburoğlu’nun sergisi ise 18:00’de başlayacaktı. Fakat evdeki hesap çarşıya uymadı tabii ki… Nihat Odabaşı Mağara’da öyle şeyler anlattı ki yarım bırakıp gitmek istemedim. Kendisi gerçekten çok yönlü bir kişilik. Çalışma tekniklerinden pek bahsetmese de çok özel fotoğraflarını ve anılarını bizimle paylaştı.

Nihat Odabaşı yaptığı esprilerle hepimizi kırdı geçirdi. Örneğin Müzeyyen Senar’ın siyah beyaz bir fotoğrafını gördüğümde kendisine bu fotoğrafın Siyah Beyaz olması kararını siz mi veriyorsunuz diye sordum. O da “Yok Müzeyyen Hanımla oturuyoruz o karar veriyor” diye cevap verdi.
Bir sürü anısını anlattı. Anlattıklarından aklımda kalanları kısa kısa sizlerle paylaşacağım…

nihat_odabasi02k_resize

Oscar’a doğru
Nihat Odabaşı, fotoğrafçılığı bir adım olarak gördüğünü, yönetmenlik yapmak istediğini, çocukluğundan beri Oscar’a sevdalı olduğunu bizlere anlattı. En büyük hedefinin Oscar ödülünü kazanmak olduğunu anladık.

Doğru fotoğraf ve iyi fotoğraf
Odabaşı, güzel fotoğraf çekip işi bitirmek niyetinde olmadığını anlatırken Mağara’yı dolduran onlarca kişi de pür dikkat onu dinliyor. Gelin bundan sonrasını Odabaşı’nın ağzından dinleyelim: “Ben doğru mesajı veren fotoğrafı yaratmaya çalışıyorum. Güzel fotoğraf çekip işi bitirmek niyetinde olmadım ve olmayacağım. Egomu tatmin eden, sadece fotografik olan kareler çekmiyorum. Çektiğim fotoğraf hedef kitlesiyle buluşsun, markanın kimliğini doğru anlatsın. Bunun derdindeyim.

Çekimlerde her şey sütliman mı?
Nihat Odabaşı genelde modellerle uyumlu çalıştığını anlatıyor. Arkalardan bir soru geliyor. Çekimlerde her şey çok mu uyumlu. Hiç mi kavga etmiyorsunuz modellerle?
Nihat: Elizabeth Hurley yurtdışı çekimlerine beni çağırmıştı. O zamanlar dünyanın bir numaralı top modeliydi. Ben fotoğraf çekerken istediğim gibi durmuyordu ve ben de çekimi bıraktım. Daha doğrusu blöf yaptım. Set dışına çıkarken içimden dördüncü adımımda beni çağırsın Allahım diye yalvarıyordum. Ve çağırdı.”
Yine hepimiz gülüyorduk.

nihat4
Fotoğraflarımı kolay kolay terkedemem
Nihat Odabaşı, müşteriyle olan ilişkisinde en zorlandığı konulardan birinin de fotoğraflarıyla vedalaşamaması olduğunu bizlerle paylaştı. Çektiği kareler arasında çok zor seçim yaptığını ve projenin teslim tarihinde de bunun sorun yaşattığını anlattı.
Nihat Odabaşı: İnanılmaz detaycıyımdır. Fotoğraflarımı en güzel hale getirip öyle vermek isterim. Ayakkabı, saç, poz doğru gözükecek. Işık mükemmel olacak. Bu yüzden fotoğraflarımı seçmem çok zorlaşır. Neredeyse müşteriye çektiğim fotoğraflarımı veremez hale gelirim. Çekim biter bitmez kriz yaşanır, fotoğrafları teslim almak isterler. Oysa benim fotoğraflarla sarılıp vedalaşmam lazım. Binlerce kare arasından en iyisini bulmanın ne kadar olduğunu bir bilseler. Beni Nihat Odabaşı yapanlardan biri de bu kadar detaycı olmam.

Deniz Akkaya’nın yeri başka
Nihat Odabaşı, Türkiye’de kendisinin çalışmak istediği en favori modelinin Deniz Akkaya olduğu da itiraf etti. Akkaya’yla çalışırken çok rahat çekimler yaptığını ve onun son derece profesyonel olduğunu bizlere anlattı. Türkiye’den beğendiği diğer modelleri de Güzide Duran ve Tuba Ünsal olarak sıraladı. Bir Tuba Ünsal da 40 Haramiler’de var ve tam önünüzde oturuyor diyecektim ki kendimi zor tuttum.

nihat2
Photoshop artık hikaye

Eskiden Photoshop yaptığını ancak artık bunun önemli olmadığını da belirten Odabaşı: İyi bir fotoğrafçı olma istiyorsan eşek gibi çalışacaksın ve farklı bir gözün olacak. Photoshop, artık hikaye. Önemli olan fotoğraf çekerken bir duyguyu bulmak ve onu yakalamak, çalıştığın modellere güven vermek, işine saygı duymak ve yaptığın işin her şeyiyle arkasında durmak. Tabii ki çektiğin fotoğrafların içinde zeka da olacak.

Ünlü olmanın bedeli
Nihat Odabaşı işine verdiği önemin bazen sınırları zorladığını da itiraf ediyor. Son yaptığı işin bile sabaha karşı 5 gibi bittiğini uykusuz kaldığını anlatıyor.
– Özel hayatın mahvoluyor… Senin için hayatta çok değerli olan anneni babanı göremiyorsun. Sevgili bulamıyorsun. Bulsan da bir süre sonra seni terkediyor. Çünkü tüm bunlara ayıracak vakti bulamıyorsun. Ben işim nedeniyle panik atak oldum.

nihat3
Sorularımıza içtenlikle cevap vermesi, kendini olduğu gibi anlatması ve tabii ki çektiği fotoğraflarla Nihat Odabaşı hepimizden tam puan aldı.
Kendisine bizimle birlikte bu keyifli sohbeti gerçekleştirdiği için bir kez daha teşekkür ediyorum. Nihat’ın Mağara’ya gelmesine katkısı büyük olan sevgili Didem Berkel Haramiye ve tabii ki Sevgili Muammer Yanmaz‘a da teşekkürler.

Nihat Odabaşı Hakkında

Nihat Odabaşı 1968, Urfa doğumlu. Kadıköy Anadolu Lisesi ve İ.Ü. İşletme Fakültesi İngilizce Bölümü’nü bitirdi.

Üniversitede okurken Şahika Tekand ve Tevfik Gelenbe ile tiyatro çalıştı. Çeşitli reklam ajanslarında yazarlık yaptı, basın kampanyaları hazırladı. Daha sonra kendi ajansı Sanart’ı kurdu. 18 klip çekti.

Birçok dergi için tasarımlar yaptı. Bunlardan birinde fotoğrafçı bulamadığı için çekimleri kendisi yapınca, kendini fotoğrafçı olarak buluverdi. Birbuçuk yıl gibi kısa bir zamanda Ajda Pekkan’dan Emel Sayın’a, Müjde Ar’dan Hülya Avşar’a birçok ünlü isim ve dergiyle çalıştı.

Aslında, çocukluğunda en büyük hayali hem sinema oyuncusu, hem de yönetmen olmaktı. Ama şimdi de kendini Tanrı’nın sevgili bir kulu olarak görüyor; çünkü hayallerine ulaşmada Tanrı’nın yolunu hep açık tuttuğunu düşünüyor. Tıpkı Simyacı’daki gibi: Eğer kişisel menkıbeni bilir ve onu gerçekten ister ve gerekli çabayı gösterirsen, evren seninle aynı dili konuşur, ona ulaşman için yardım eder! Bu arada oyuncu olma hayalini de unutmuş değil; bir film çekecek, oynayacak, bunu Emek Sineması’nda her seans seyredecek ve Oscar alacak!

Günün ikinci bölümü

1233418540sergi-afisi1

Günün ikinci yarısına Fototrek’in kurucusu aynı zamanda da sahibi olan sevgili Cenk Gençdiş’in davetiyle devam etmek istiyordum. Bu nedenle sözde 17:00’de Mağaradan çıkıp 18:00 gibi de Fototrek’in Mısır Apartmanındaki yerine gidip Özer Kanburoğlu sergisini gezecektim. Tabii Nihat’la çok keyifli bir o kadar da uzun sürecek bir sohbet yapacağımızı düşünemedim. 18:00’de Mağaradan çıktım ve Özer Kanburoğlu’nun “Öyküler” isimli Sergisi’ne biraz geç de olsa girdim. İçerisi inanılmaz kalabalıktı. Bu arada sergide 40 fotoğraf olduğunu da belirteyim.

1233417196sergi-01

Bu serginin fotoğraflarının nasıl oluştuğunu bir söyleşisinde şöyle anlatıyor Kanburoğlu: “Tasarlanmış bir çalışma değildi. Fotoğraflar daha önceden vardı zaten… Ama bu şekilde sergilemem bana çok cazip gelmedi. Ben fotoğrafta devamlı arayışları olan bir insanım. O nedenle Sibel Bengü’nün daha önce Açık Gazete’deki yazılarını okuyunca, bu işin Sibel’le olabileceğine karar verdim. Sevgili Sibel’le tanıştıktan sonra onun çok iyi bir yazar olduğunu daha iyi anladığımda, ben teklif ettim. Sibel de hiç tereddüt etmeden projeyi kabul edip, öyküleri yazdı. Hiç müdahale etmedim Sibel’e… Fotoğrafları gördüğünde ne hissediyorsa onu döktü yazıya”

Fotoğraflarda kullanılan tekniğe gelirsek doğrudan injekt siyah beyaz kağıda basılmış bir sergi… Fotoğrafların ölçüleri 90X70 cm. ve hepsi fotoblok…

1233417210sergi-02

Ben, öncelikle sergiyi gezmek daha sonra da Özer Kanburoğlu’yla birazcık olsun sohbet etmek istiyordum. Kendisi herkesle son derece ilgili. Kimseyi geri çevirmiyor.

Sergiyi çok hızlı bir şekilde gezdikten sonra ancak çıkışta yakalayabildim Özer Beyi… Kendimi tanıttıktan sonra ilk sorumu sordum. Sergideki fotoğraflarınızın tamamı siyah beyaz… Digital olarak mı çektiniz yoksa film kullandınız mı? Sadece ikisinin digital olduğunu ve sonradan siyah beyaz yapıldığını diğerlerinin ise siyah beyaz filmle çektiğini açıkladı. Üşenmeyip bir de katalogdan hangi ikisi olduğunu gösterdi.

Ardından ikinci sorumu sordum hemen. Fotoğraflarınızda biraz gren gözüme çarptı. Bunun nedeni nedir? Tabii ki bu kullandığım filmden kaynaklanıyor diye cevap verdi.

Fotoğrafçılığa ilginiz nasıl başladı?
16-19 yaşları arasındayken hep resim sergilerini gezerdim. Yapı Kredi’nin sanat galerisini gezerken orda bir fotoğraf sergisi gördüm ve mimari bir fotoğraf sergisiydi. Çok hoşuma gitmişti. Hatta sergi sahibiyle de bunu paylaştım. Çok zor dedi bana… Herkes yapamaz dedi. Standart olarak bir insan yapabiliyorsa bu işi diğer bir insan da başarabilir diye düşündüm. Ve arkasından 1988 yılında Kadıköy halk eğitim merkezinde üç aylık bir fotoğraf eğitiminden geçtim. Daha farklı bakmaya başladım hayata. Hayatımın bir yönünü ağırlıklı olarak fotoğraf oluşturmaya başladı. Sonrasında İfsak ve arkasından da kendimi Mimar Sinan Fotoğraf bölümünde buldum. Bu süreç Akademili olmamla sonuçlanmış oldu.

1233417220sergi-03

Genelde ne tarz fotoğraflar çekiyorsunuz?
Ben evden dışarıya çıktığım zaman kafamda üç argümanla çıkarım. Ya insan fotoğrafı çekerim, ya mimari ya da detay fotoğrafları çekerim.
İnsan fotoğrafı her zaman benim için birinci plandadır. Karmaşadan uzak bir siyah beyaz… Siyah Beyaz daha dramatiktir… İnsanı bununla bu tip bir malzemeyle yanyana getirdiğinizde ona has görüntüler alma şansınız vardır.

1233417751sergi-05

Herhangi bir insan fotoğrafı çekmeye gittiğinizde size kimse buyur beni çek demiyor. İçeri giriyorsunuz, selam veriyorsunuz. Derdinizi anlatıyorsunuz kendinizi tanıtıyorsunuz. Oturuyorsunuz adamın derdini dinliyorsunuz. Ve eğer gerçekten o adamı çekme konusunda samimiyseniz, ona yakın bir insan olduğunuzu hissetmeniz gerekiyor. Bunun için dinliyorsunuz. Siz fotoğrafgınızı çekmiş olsanız dahi adamın derdiyle birlikte o mekandan çıkmış oluyorsunuz. Yani siz ruhen yorulmuş oluyorsunuz. Adamın derdine çare bulmaya çalışıyorsunuz… Bundan sıyrılmak için ben detay çekmeye başladım.

1233418328sergi-27
Detaylarla konuşmanıza gerek yok. Dert dinlemenize gerek yok. Geliyorsunuz iyi bir ışık iyi bir detay. Optiğiniz de iyiyse yaklaşıyorsunuz. Çekimi tamamlıyorsunuz. Ruhunuzda herhangi bir ağırlık da yok… Ve ordan çekip gidebiliyorsunuz. Ama insan fotoğrafında bu olmuyor. Bir ağırlık bir yük veriyor size. Onun için detaylar ve mimariler benim kaçış noktalarımdır.

1199741505ozer-kanburoglu

Doç.Dr.Özer KANBUROĞLU Hakkında

1964 yılında İstanbul’da doğdu.
Fotoğrafa 1988 yılında ilk eğitimini Kadıköy Halk Eğitim Merkezi’nde alarak başladı.
1994’de M.S.Ü.,Güzel Sanatlar Fakültesi, Sahne ve Görüntü Sanatları Bölümü, Fotoğraf Ana Sanat Dalı’nda,“Lisans” eğitimini, 1998’de M.Ü., Güzel Sanatlar Enstitüsü, Fotoğraf Ana Sanat Dalı’nda, “Yüksek Lisans”eğitimini, 2002’ de İstanbul Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Gazetecilik Ana Bilim Dalı’nda “Doktora” eğitimini tamamladı.

Çeşitli dergilerde Yazı İşleri Müdürlüğü, Yazı İşleri Müdür Yardımcılığı ve Editörlük yaptı.

“İzlenimler”, “Detaylar”, “Sepetçiler” ve “Mimariler” adlı sergilerini çeşitli etkinliklerde sergiledi.

Ulusal ve uluslararası yarışmalarda 130’u aşkın ödül kazandı. 70’i aşkın makalesi çeşitli dergilerde yayımlandı. Yurtiçi ve yurtdışında bir çok konferans verdi. 20’nin üzerinde bildirisi ulusal ve uluslararası sempozyumlara kabul edildi. Yurtiçi ve yurtdışında 30’un üzerinde gösterİ yaptı. Fotoğrafları 40’ın üzerinde ülkede sergilendi.

2001’de FIAP (Uluslararası Fotoğraf Sanatı Federasyonu) tarafından AFIAP (Artist of FIAP) ünvanı ile onurlandırıldı.
2003’ de “Kaybolan Meslekler”,
2004 “Denemeler” ve
2007’de “Atatürk Fotoğraflarının Arşivlenmesi” adlı araştırma projelerini tamamladı.

2003’te, İspanya Fotoğraf Konfederasyonu tarafından desteklenen “Photographers Of The End Of Millenium” adlı projede yer alarak “Milenyum Fotoğrafçısı” seçildi.

2002’de “Yardımcı Doçent”, 2004’de “Doçent” oldu.

“Temel Fotoğraf Bilgisi”, “Fotoğrafta Çekim Teknikleri”, “Basında Haber Fotoğrafı Kullanımı”, “A’dan Z’ye Fotoğraf”, “Yeni Başlayanlar İçin Fotoğraf”, “Fotoğrafta Kompozisyon”, “Mimari Fotoğraf” adlı kitapları,

“Mimariler” “Sepetçiler” ve “Öyküler” adlı albümleri bulunan KANBUROĞLU, FIAP (Uluslararası Fotoğraf Sanatı Federasyonu) ve FOTOGEN üyesidir.

Kısa filmler çeken, orta metrajlı filmlerde görüntü yönetmenliği de yapmakta olan KANBUROĞLU, halen Kocaeli Üniversitesi, Güzel Sanatlar Fakültesi, Fotoğraf ve Grafik Sanatları Bölümü’ nde “Bölüm Başkanı” olarak görev yapmaktadır.

Hakan SEZER

One Comment

Yorum Yapın
  1. Asli Demirel / Şub 9 2009 11:24 am

    arkadasim..
    gelemedim maalesef nihat odabasina..ama sen ozet ama yeterli bir sayfa yapmissin ki gelmis kadar oldum..metinlerin iyi, sıkmıyor..ellerine saglik..
    ozledim valla bu hafta goruselim.. persembe ne dersin?

Asli Demirel için bir cevap yazın Cevabı iptal et